Kalemimin Ucunda

Norman Mailer

Neden yazdığımı söyleyemem size –kafam bunu anlatamayacak kadar karışık– ama sevgili arkadaşım, en eski arkadaşım Jean Malaquais’den bahsedebilirim, onun neden yazdığını anlatabilirim.

Kırk yıl önce, kırklı yaşlarının ortalarında Le gaffeur adlı romanı üstünde çalışırken nasıl olduğunu hatırlıyorum. Her gün on dört saatini masasının başında geçiriyordu. Edebi erdemi ahlaksızlık derecesine vardıracak kadar titiz olduğundan, silerek, düzelterek ve gözden geçirerek anlatısını ancak iki ya da üç yüz kelime kadar ilerletebiliyordu. On dört saatlik müthiş bir emek sonucunda günde bir sayfa. Keskin bir konsantrasyon yeteneği olduğundan, gerçekten de, başka bir sıfatın uygun düşmeyeceği bir yetenek. On dört saat. Müthiş. Kendine karşı daha müsamahalı bir yazar olarak ben ise üç, dört saatte bin kelimenin bana ancak yettiğinden şikâyet ederdim.

Bir defasında sordum ona, “Neden yazar kalmakta ısrar ediyorsun? Zekânla, kültürünle onca alanda başarılı olabilirsin. Yazmak sana göre bir iş olmayabilir.”

Kabul etti. “Tamamen haklısın, ben doğal bir yazar değilim,” dedi. “Hatta bazen bu işkenceden nefret ediyorum. Hedeflerimin o kadar azına ulaşıyorum ki.”

Hedefleri, demeye bile gerek yok, çok büyüktü. Meselenin odağında tam da onlar duruyordu. “Tamam,” dedim, “niye başka bir şey değil?”

“Asla,” dedi.

“Asla mı? Nedenmiş o!”

“Hakikat kendini yalnızca kalemimin ucunda gösteriyor.”

Kırk yıldan beri Jean Malaquais’in cevabı üzerine düşünüyorum. Uzun uzadıya, dünyada yanlış olduğunu düşündüğüm şeylere karşı öfkemi anlatmak için nasıl yazdığımdan söz edebilirdim, ya da romancının estetiğinin gizemlerinden –ah, kendi koyduğun kurallara göre var olan bir dünya yaratabilme yeteneği!– hatta Jean Malaquais’nin aksine, şunu da diyebilirdim: “Mesele hayatını kazanmak olduğunda saatlerle aşık atamazsın.” Ama dönüp dolaşıp onun verdiği cevaba bağlı kalıyorum. Benim için, su götürmez biçimde hakiki olmanın avantajını taşıyor. Doğru ya da yanlış, en saf haliyle dini bir duyguyu –yani hakikatin gücünün içimde olduğu duygusunu– yalnızca, o da bazen, yazarken hissediyorum. Hatta şöyle diyeyim: Hakikati yalnızca kalemimin ucunda görüyorum.

Yorumlar kapatıldı.